Kodak: Ben 1 Numarayım!

Aynanın karşısına geçip, gerek özgüven tazelemek, gerekse egomuzu okşamak için “ben harikayım, bu dünyada tekim” dediğimiz günler oluyor mu? Bu düşünceye kapılanlar sadece insanlar değil tabii ki. Birçok başarılı şirket ve marka da aynı düşünceyi paylaşıyor. Bol sıfırlı ciroları, milyonları aşan satış rakamları ile hakları da elbet. Ama bu ya rehavete yol açar ve tüketiciyle ilişkiniz koparsa?

Bunun bir çok örneği mevcut. Bir zamanlar piyasayı sallayan ama şu an günlük hayatta adını bile hatırlamadığımız firmalar var. Bu örneklerden bir tanesi de zamanın devlerinden Kodak. Gelin hikayesine yakından bakalım.

1881 yılında “düğmeye basın, gerisini bize bırakın” sloganı ile hayatımıza giren marka 2012’de sarsıcı bir şekilde iflasını açıklamıştı.

Kompakt fotoğraf makinası ve filmleriyle özdeşleşmiş olsa da bilinen ilk dijital kamerayı yaratan Kodak, yıllar boyu teknolojiye yatırım yaptı ve birçok yeni ürün çıkarttı. Hatta Facebook kurulmadan önce 2001 yılında Ofoto adlı bir fotoğraf paylaşım sitesini satın aldı. Ancak bu siteyi, Instagram’ın gittiği yoldan gidecek şekilde kullanmaktansa, insanların daha çok fotoğraf baskısı almasını sağlamak için kullanmayı tercih etti1.

Teknoloji geliştikçe kullanıcı kitlesi dijital kameralara alıştı ve rakipler yeni alternatifler ile tüketicileri cezbetmeye devam etti. Tüketiciler de üretilen yeni makinelere yönelip, film ve eski tip fotoğraf makinelerini almayı bıraktı. Kodak’ın satmayı umduğu fotoğraf filmleri ellerinde kaldı. Aslında dijital çağın kapısını aralamış olsalar da açmayı başaramadılar.

Bu gelişmelerden sonra hızlı bir düşüşe geçen şirket 2012’de iflasını açıkladı. 2013’te mali olarak kendini toparlamaya çalıştı ve şu an günümüzde eskisine oranla çok küçük bir ciroyla yoluna devam etmeye çalışıyor.2

Kodak bunun tek örneği değil. Birçok firma benzer sebeplerle batmaya mahkum oluyor. Gelişmelere ayak uyduramıyor, müşteri beklentilerini iyi ölçemiyor. Bildiği yolu mutlak doğru sanıp, güvendiği ürün ile yoluna devam ederken gözden kaçırdıklarını zaman ve parasal olarak büyük bedeller ödeyerek öğreniyor.

Fujifilm ise fotoğraf makinesinin evrimini görüp müşteri yönelimini doğru tespit eden firmalar arasında. Pazarın analog film döneminden dijitale geçişini kaçırmadı, hatta yüksek görüntü kalitesi özelliğine sahip kameralara yönünü çevirdi ve tüketicinin ilgisini çekmeyi başardı. Ayrıca araştırma & geliştirme faaliyetlerindeki bulgularını başka sektörlere uygulamaya başladı. 2019’a gelindiğinde FujiFilm’in yıllık 3,4 Milyar USD olan gelirinin önemli bir kısmı sağlık ve kozmetik alanına yaptığı geçişten geliyor.3

Elbette ki Kodak’ın çöküş hikayesi birçok dinamiği içinde barındırıyor. Ancak en önemli sebeplerden biri olan müşteri beklentilerini karşılayamaması ve pazar trendlerini yakalayamaması onu bugün daha çok nostaljik bir unsura dönüştürdü. Kim bilir belki de eskide takılı kalmadan tüketici taleplerini araştırıp öğrenmeye çalışsaydı bugün değişim geçirmiş olarak ilgili alanlarda veya tamamen yeni alanlarda ilk sıralarda yerini koruyor olabilirdi.

Bu iki firmanın attığı farklı adımlar ve aldığı farklı sonuçlar iş hayatı açısından çok güzel bir vaka analizi. Umarız köklü ya da yolun başında olan tüm şirketler bu olaydan gerekli dersi çıkarabilirler: “Tüketicinin nabzını tutmak ve değişen trendleri takip etmek lüks değil, vazgeçilmez bir ihtiyaçtır.”



Kaynaklar:

  1. https://medium.com/@brand_minds/why-did-kodak-fail-and-what-can-you-learn-from-its-failure-70b92793493c

2. https://www.dunya.com/kose-yazisi/kodak-neden-kaybetti/12223

3. https://crm.org/articles/fujifilm-found-a-way-to-innovate-and-survive-digital-why-didnt-kodak

Bu sayfadaki içeriğin tüm hakları www.benderimki.com sitesine aittir. Burada sağlanan bilgilerin doğrudan veya dolaylı, herhangi bir şekilde kullanılması durumunda referans gösterilmesi zorunludur.

Bizi daha yakından takip etmek için:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir